Uludağ'ın Heybeti Küreklidere Şelalesi
Uludağ'ın Heybeti Küreklidere Şelalesi

Uludağ'ın Heybeti Küreklidere Şelalesi

“Su: akarsa nehir, düşerse şelale, durursa göl olur.” Der İbrahim Serdiyanî. Ekleyelim ki, her hali ile de büyüler bizi. Geçtiği coğrafyaya hayat bahşeder, yokluğu ölüme eştir onun. Yeryüzü yaşamını, Bursa yeşilini ona borçlu. Eteğinde kurulduğu Uludağ’ın berrak sularıyla ferahlamış asırlardır O. Bu nedenledir ki Evliya Çelebi Bursa'yı “Sudan ibaret bir sözdür.” diye tarif eder. 
Bu hafta her mevsimde rahmet tablosunda renk şehrayini sunan, heybetinde Uludağ’ın gururu saklı Küreklidere Şelalesi'ndeyiz. 
Şehir merkezine 19 km uzaklıkta, Hamamlıkızık sınırları içerisinde yer alıyor Kürekli. Çam, kayın, gürgen ağaçlarının mesken tuttuğu kent ormanı ağırlıyor onu. Giriş tabelasından yaklaşık 2 km'lik bir rota bekliyor beni. Bu yolun 600 metresi tırmanış ile geçecek. Beni ilk karşılayan ince bir sızı gibi, kopup geldiği nehri özlemle anan küçük dere oluyor. Hüznünü göstermek istemediğinden mıdır bilinmez, öyle hızlı koşuyor ki yoluna kurulmuş su çarkını bile olanca gücüyle tokatlayarak çeviriyor. Dere yatağını takip ederek, sağlı sollu kondurulmuş piknik masalarını,insanın en saf sesini çığlık çığlığa göğe aşacak çocuk parkını geçip asma köprüye ulaşıyorum. Dev bir yılan gibi vadi boyunca kıvrılarak gelen nehirden 10 metre yukarıda, iki yamaca pençeleriyle tutunmuş kalmış bu köprünün her adımda esneyen sırtı, kendinizi jöle üzerinde yürür gibi hissettiriyor. Karşı yaka, yeşil atlas üzerinde kudret fırçasının toprak karası incecik bir çizgi misali çektiği uzayıp giden patikanın başlangıcı. Şelalenin suyundan nasiplenmek için hemen kıyısına açılmış su yolu, yürüyüş boyunca eşsiz bir melodi çalıyor. Kim bilir ne hikayeler gizli hafızasında. Faruk Nafiz’in dizelerindeki yakarış ne kadar da haklı. Hani “Çoban Çeşmesi” şiirinde başında oturup kaldığı çoban çeşmesini anlayabilmek için, onun kadim dostu bağlara seslenerek, “ Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi?” diye yakarır. Değil mi ki, dünya var olduğundan beri yeryüzünün belleğidir su. Üstatta bunu merak eder ve kendi dilinde söyletir onu. Şimdi ne kadar isterdim onun öyküsünü dinlemeyi. 
Sağ yanım, Küreklidere'nin  kar sularıyla coşan geniş bedenini sığdırmak için iki parçaya böldüğü vadinin yurdu. Eğer Haziran ayında ziyaret ederseniz, doruklarda kışın dingin kucağından uyandırılmış suyun kah köpürerek kah uyku mahmurluğu sağa sola çarparak kah dengesini kaybedip düşe kalka çağlayarak iki yakayı birbirine ırak edişine şahit olabilirsiniz. Rayihasıyla mest eden çam ormanı, patikanın yüzüne yosunlanıp renklenmiş taşları,şen sesleriyle ormanı çınlatan yaban bülbülleri, koyu gölgenin meyvesi alı al moru mor çiğdemleri, dev yapraklı gumeraları, ahşap köprüleri, tebessüm yüklü, suyun şefkat hali düdenleri ile can-fezâ bir doğa harikası Kürekli ormanları. 
Şelalenin çağrı yüklü sesi ulak misali vuslatı müjdelerken, patikada dikleşmeye başlıyor. 600 metrelik tırmanışın işaret fişeği bu aynı zamanda. Dağcılığın en sevdiğim kısmıdır tırmanış. Hızınız düşer, attığınız her adım bir sonrakini anlamlı hale getirir,tabiatın hazzına varmak için güçlü olmanız gerektiğini hatırlatır. Önümde yükselen yamaç da, serin soluğuyla şelale de bunları çağrıştırıyor yine. Son yokuştan kıvrılınca merdivenler karşılıyor sizi. Bu, Küreklidere Şelalesi'nin huzuna kabul edildiğinizi gösteriyor. 
1900 metre yükselten doğup gelen bu su şöleni, 82 metreden simurg uçuşu ile dökülüyor. Kumaşında var olan asalet gürleyen sesinde vücut buluyor. Ayak ucuna varmak için, çıkılan yokuşa nazire bir inişi göze almam gerek. Tertemiz, doruk yadigârı suları, zirvelerin soğuğuyla titretiyor. Düştüğü yerde oluşan havuz, karşısında duyduğunuz heyecanı dindirmek için cezbediyor. Küreklidere'nin ıslak bedeninde, ruhunuzu akışa bırakmak, sesinde doğanın türküsünü dinlemek, koşup düştüğü yerde gücünü hissetmek tarifi yok bir tecrübe...

Hemen yakınımızda bize rağmen yaşayan, su olup akan, ağaç olup yeşeren, kuş olup süzülen, çiçek olup şenlenen bir hayat var. Onda ne kibir ne haset ne de cimrilik var. Kalbinde ne varsa, bünyesinde ne taşıyorsa cömertçe sunandır o. Gücüne şefkati, tevazuda güzelliği, coşkuda dinginliği öğretir insanoğluna.
Yeni rotalar, yepyeni hikayeler için takipte olun, doğayla dost kalın. 

@mavikedi35