Çalıkuşu'nun yuvası ; Zeyniler
Zaman duygularını ifade edebilmek için bin sesli enstrümanlar kullanır. Yaz Nihavend ise sonbahar Hicaz'dır. Kış Hüzzam ise ilkbahar Neveser'dir. Bu ses yollarından geçen her ruh, tınıların rengine bürünür. Makama uygun halet-i ruhiye içinde dünya deminin musikisini icra eder. Baharı kucaklamaya hazırlandığımız bu günlerde doğaya uzaktan bakmakla terbiye edilen insanlık umulur ki, üstüne düşen ibretlik dersi alır da yine kır neşesine insan sesi karışır.
Bu hafta Reşat Nuri'nin ilham bulutu,Feride'nin çocukluğu, hâk erenlerin sığınağı Zeyniler'deyiz. Gecenin dilinden seher türküsünün ilk ışıkları dökülmeye başladığında adımımızı, başını Uludağ'ın sarp yamaçlarına dayamış ejderhanın kıvrılıp kalmış bedenini andıran ; bölge insanının şeklinden mülhem “Z yolu” adını verdiği yokuşa atıyoruz. Teferrüç semtinden sonra 3 km boyunca oldukça dik bir eğimle yükselen yol, ufkun sihirli kapısından geçip sonsuzluğa karışacak hissi veriyor. Oysaki yolun sonu 1700 metreyi bulan dağ bedeninin gölgesinde yüzyıllardır güvende yaşayan köye çıkıyor. Burası Zeyniler Köyü... Yeşil çuha örtülü bedenini baharın tebessümlü renkleriyle süslemiş Orta Asya Gelini...
Bu güzide meşalenin ilk kıvılcımının 14. Yüzyılda Türkistan’da çakıldığını düşündükçe, 600 yılın rüyasını görmenin şaşkınlığını yaşıyorum. Herat şehrinde yaşayan Zeynüddin Hafî yüksek ilmi, ahlâkı, yaşayışıyla çevresine mıknatıs olmaya başladığında, Zeynilerinde kader yıldızını parlatıyordu. Yetiştirdiği talebelerin Moğol baskısı ile Anadolu'ya göçü, donandıkları hakikat heybesini ilim ve iman ile doldurmaları kısa zamanda tanınmalarını sağladı. Aradan geçen 3 yüzyıl neticesinde Bursa'da çınar misali kökleşen Zeyniyye mensupları; Molla Fenari, Sinan Paşa, Zenbilli Ali Efendi, Aşık Paşazade ve Şeyh Vefa ile ilim ve din çevrelerinde, saraylarda ve köşklerde hürmetle yad edilen bir tarikatın da temsilcileri olmuşlardı. Emir Sultan’ın eteğinde kurdukları tekke, ilim ve irfanı cem eden bir potaydı. Dervişler tefekkür için Uludağ'ın havasıyla suyuyla ferahfeza olan yaylasında çileye kapanıyordu. Burada zamanla kurulan zaviye, içerisinde yüzlerce âlim yetiştirmiş bir mendereseydi. Fakat an olmuş, talihin rüzgarı tersten esmeye başlamış, bu verimli kapı kuyu karanlığına mahkum olmuş. Onlardan geriye harap haldeki zaviye, zikrin ihlâslı nefesleri duvarlarında fısıldayan çilehaneler kalmış.
Tarihler 17. Yüzyılı gösterdiğinde Rus'un zulmü altında inleyen Ahıska Türkleri Türkiye’nin emniyetli limanına sığınır. Bir grup ailenin de yolu Bursa’ya düşer. Yerleşecek yer ararken, geride bıraktıkları yurtlarına benzeyen yaylayı görüp beş aile buradaki harabelerin temelleri üzerine beş ev kurar. Artık burası “Beşevler Köyü”dür. Yörenin diğer göçmenler tarafından da yurt edinilmesi ile, yaylanın uhrevi sandığının üzerindeki tozlar da üflenmeye başlar. Meraklı zihinlerce geçmişin izleri üzerine hafızanın ışığı düşürülür. Zeyniyye tarikatına bağlı dervişlerin manevi izlerine saygı duyulur ve köyün adı o günden sonra “Zeynîler” olarak anılmaya başlar.
Takvimler 1921 yılını gösterdiğinde nurlu eşiğinden Bursa Erkek Lisesi Edebiyat öğretmeni bir kalemşör girer. Yokuşu adımlarken kelimelerin parende attığı zihni, kurgulayacağı hikayenin bedenine uygun kumaşı nereden bulacağı ile meşguldür. Köyün şehre hakim tepesine oturup manzaraya dalmışken, ağaç dallarının arasından onu görmek için kuş misali seken küçük kızı fark eder. Sesine muzip bir ahenk verip sabah yeline kattıktan sonra Çalıkuşu'na, Feride Polat, seslenir. O günden sonra 7 yaşındaki Çalıkuşu ile Reşat Nuri Güntekin arkadaş olur. Sonunda ortaya, küçük dostuna hediye olsun diye baş kahramana verilmiş Feride adı, bire bir küçük kızın huyunu taşıyan Munise karakteri, döneminin en iyi sosyal tahlili ve Atatürk'ün baş ucu kitabı çıkar.
Bugün Feride Polat'ın doğduğu ev kalmasa da, gelin gittiği ev hâlâ ayakta ve ziyaret edilebilmektedir. Ayrıca köyde kurulan Çalıkuşu Kooperatifi” yeni Ferideler ile köyün tanıtımını yapmaya devam ediyor.
Zeynilerin hemen girişinde yer alan Çalıkuşu Sokağı takip edilirse “Seyir Tepe” ye varılır. Burası öyle panoramik bir manzara sunar ki dikkatli gözler Mudanya sahilin maviliğini görebilir. Buranın hemen sırtında yükselen parke taşı döşeli alan, yamaç paraşütü pisti olarak hizmet veriyor.
Seyir Tepe'sinin sol yanından başlayan ve teleferik hattına kadar devam eden su yolu 1920 yılında Bursa’yı işgal eden Yunanlılar tarafından, Kaplıkaya deresinin suyunu Teleferik semtine taşımak amacıyla yapılmış. Bugün ise bu hat, doğa severlerin en beğendiği yürüyüş parkurlarından biri.
Buradan “Ab-ı Hayat” olarak adlandırılan mevkiye doğru yönelirseniz yol üzerinde tenhalığın acı hüznünü her bir taşında yaşayan hamam bekler sizi. Yıldırım Beyazıt Han'ın toprak sıcağı suları, şifadır diyerek yaptırdığı bu hamam, bölgeyi mesken tutan dervişlerin soluk durağı olmuş. Önünde yükselen, onunla aynı yaşta, çağların şahidi kayına bakınca; insan ile ihya olduğu demlerde etrafında akıp giden, dünya kelamına Allah zikrinin karıştığı, çobanların semiz sürülerinde huzur bulduğu, tüccarların mallarına kefil olduğu asude zamanları hatırlayıp iç geçiriyorum.
Ak gerdanından dantel misali akıp giden Kaplıkaya deresi ile; romanlara ilham veren el değmemiş, yıpranmamış insanlığı ile; koyu keçeden hırkaları, kefen beyazı sarıkları dua dua hayallenen derviş hikayeleri ile; hınkal, kesme çorbasının damaktaki leziz izleri ile; Yıldırım Han'ın suyu hayrat eyleyen hatırası ile; Ferideleri, Muniseleri yetiştiren bacıyan ocağı ile; yamaçlarını gelin tacı gibi süsleyen yaban menekşeleri, çiğdemleri, şifalı balık otları ile Zeyniler, Orta Asya'dan Anadolu’ya uzanan manevi iklimin ipekten örülmüş tennuresidir.
Varoluşun bize anlatmaya çalıştığı bir hikmet var. İnsan kendi dışındakilerin taciri değil talibidir. Mevsimine, meyvesine, sevgisine, sadakatine, merhametine, şefkatine taliptir. Haddi aşmadan, mağrur olmadan toprak üstünde yürümeli; israf etmeden, hoyrat olmadan suyunu içmeli; bilcümle yaratılanı kendine eş görmelidir.
Yolculuk boyunca desteklerini esirgemeyen BGU TURİZM’E ve OVA SERVİS’E ve yol yarenim Bilal Beki kardeşime sonsuz teşekkürler.
Doğayla dost olun, takipte kalın.
Arif Kevenoğlu
@arifkevenoglu