Uluabad'ın Fazileti; Fadıllı Köyü
Uluabad'ın Fazileti; Fadıllı Köyü

Uluabad'ın Fazileti; Fadıllı Köyü


Yeryüzünün rengarenk sesi doğa, baharı ağırlamaya hazırlandığı şu demde, insanoğlunun bedenine açtığı yaraların üzerine elvan elvan çiçeklenip pansuman ediyor. Yaşadığımız felaketin neticesi olarak evlerimize kapanınca, tabiat da kendi başına ne denli güçlü ve güzelliklerle dolu olduğunu ispat için fırsat bulmuş oldu. 
Bu hafta yörüklerin yurt düşü, suyun sultanlığı Fadıllı Köyü'ndeyim. Sırtını yeşil saçlı tepelere dayayıp yüzünü Uluabad'ın aydınlık sularına dönmüş olan Fadıllı, kuruluşu 18. Yüzyılı bulsa da, onu inşa eden sakinlerinin Bursa’ya olan ünsiyeti 13. Yüzyıla kadar dayanıyor. 
Bursa’ya 35 km mesafede yer alan köyün kurucularının hikayesi Bursa, Türk ve Müslüman kimliğini henüz kazanmaya başladığı dönemde konar göçer olarak yaşayan yörüklerin Fazıl Bey önderliğinde bugünkü Orhaneli'ye bağlı “Fazıl” köyünü mesken tutmalarıyla başlıyor. Orhan Bey'in kumandanlarından olan Fazıl Bey'in adıyla anılan bu köyün ismi zamanla “Fadıl” şeklini alıyor. Köyün eteğinden haşin ve coşkulu akan Kocasu nehrinin bereketiyle kısa zamanda gelişen köy, sahip olduğu arazilere sığmaz olunca 1800’lü yıllarda devlet eliyle gösterilen bugünkü yerine bir kaç ailesini göç eyliyor. Bu nedenle yeni yurtlarına köklerini hatırlatsın diye “Fadıllı” adı veriliyor. 
Şerbet misali sularını, köy meydanındaki üç kurnalı çeşmesinden sadaka eden bu nadide köy, uzun yıllar onları bir arada tutan yörük geleneklerini unutmadan yaşatmaya devam ediyor. 
Köyün hemen girişinde solda yer alan ve yamaç paraşütü tutkunlarının kullandığı “Rüzgar Tepe”den köye bakınca, zümrüt yeşili bir gerdanlığa kondurulmuş inci misali görünüyor.
Sağ taraftaki toprak yol ise, göl kıyısında off-road tutkunları için hazırlanmış parkura çıkıyor. Her yıl burada Nilüfer Belediyesi tarafından organize edilen off-road yarışması düzenleniyor. 
Uluabad gölünün mistik sularıyla nemli kıyılarında, ipek saçlı periler misali salınan sazlıklar, bunların arasında utangaç bakışlar ile suyun her nefes alışında beliren sandallar, uzaklardan neşeli bir sürünün sesini sırtlayıp getiren rüzgâr, yüzyıllık yerleşikliğini şükür ile semaya uzattığı dallarına asan çınarlar burayı ziyaret edenleri büyüleyiveriyor.
“Fazıl, Fadıl” sözcükleri “Faziletli” manasına geliyor ki, köy halkının mizacına giydirilmiş halet-i ruhiye ile tenasüp gösteriyor. Atalarının göç ettiği Fadıl köyünün  nüktedan, hoş sohbet ve lakap konusundaki kendine has benzetmeleri Fadıllı için de bir nişan gibi taşınmaktadır. Bu konuyla ilgili detaylı bilgi ve örnekleri Fadıl köyü ile ilgili yazımda paylaşacağım. 
Köyün çevresinde yer alan başta Ayazma olmak üzere Roma ve Bizans dönemine ait kalıntılar, bölgenin yüzyıllar öncesinden imara açıldığının kanıtıdır. M.Ö 2 bin yıl önce medeniyet kurmuş olan Mysia halkı, Uluabad çevresinde yer alan bölgeyi hem kültürleri hem de mimari eserleriyle ihya ederken Fadıllı da bu mirasın asil çocukları olarak misafirlerini aynı gururla ağırlıyor. 
Suyun hükmettiği topraklar üzerine kurulan Fadıllı geçimini, her biri damak çatlatan lezzetleriyle iştah açan meyveleriyle sağlıyor. Burada yetişen şeftali, armut ve incir, vadiyi aşıp ormanla ıtırlanan havadan, geçtiği toprağın selamıyla bereketli sularından nasiplenip ballanır ki; mevsiminde müdavimleri henüz pazara düşmeden dalında hasadı ediverir. 
Dünyanın kendine has bir döngüsü ve bu döngünün sarsılmaz bir dengesi var. Kendi ahengi içerisinde muazzam bir uyumla işleyen harikalar diyarının kontrol edilmeyen ve isyankar tek değişkeni; insan. Yaşadığı mekanın şerefi de felaketi de olabilecek olan bizler, seçtiklerimizin sonuçlarıyla yüzleştiğimiz bu günlerde neden-sonuç diyalektiğini kavramalıyız. Tabiatın yok edilmesi gereken bir engel değil, içinde yaşarsak huzur bulacağımız yuva olarak görmenin zamanı geldi. 
Doğayla dost olun, takipte kalın.
Yolculuk boyunca desteklerini esirgemeyen BGU TURİZM’E ve OVA SERVİS’E sonsuz teşekkürler.
Arif Kevenoğlu
@arifkevenoglu