Kelâmın Efendisi

Kelâmın Efendisi

Hazan ile hüzün arasında gergefini dokumuştu zaman. Issız, beyaz bir yalnızlık gibi ufalanırdı kelâm. Cevherine sarraf, ezgisine sanatkar arardı.  Ateşten yeleleri rüzgarda savrulan bir küheylandı, süvarisini beklerdi o. Laf ü güzaf söz meydanının külhanbeyi olmuş idi. Merdâne sözlerin hanedanlığı henüz kurulmamış; kudretli ordularının sancağı açılmamışken meyus diller Şahmeran olup hüküm sürermiş. Tahammül mülkünün surları kağıttan nârin imiş. İhlas ile dik duran başları önce kendine rükû sonra secde ettirmiş. Söz, kelâm olmak için halas, hür olabilmek için figân edesiymiş. Kelâm efendisini bekler, kıyama durmak için kutlu haberi arzularmış. 

Kaderin sarkaçı işlemiş, dem o dem saat o saat olmuş. Bir vaveyla kopmuş göklerden önce, ardı sıra yere sirayet etmiş. Gaflete düşenlerin kibrini kırmaya bir Ruhul Kudüs gelmiş. Kelâm zincirlendiği hançereden önce feverân etmiş, sonra koparıp asırlık, küflü prangalarını efendisine hizmete girmiş. Söz ikliminin katran karası kışı o dem asûde bahara evrilmiş. Tıslayan dillerin yerini dilber güzeli nağmeler alıvermiş. Misk-i amber ile taşlaşan kalpleri dilhûn eylemiş. Dört bucak at sürüp safderûn ulaklar, efendinin hükmünü muştulayıp, kelâmı müjdelemiş.

Yerin yedi kat derininden, göğün yedi kat enginine, doğunun şiirinden, batının redifine, kuzeyin beyazından, güneyin güneşine bir alâyiş başlamış. Körpe şairlerinden, usta bestekârına, hünerli ressamından, gizemli nakkaşına kadar bil cümle yaratılan elvan elvan çiçeğe durmuş. Söz bezirganları atlas kumaşın üstüne nakış nakış neşeyi işlemiş. Kalem, Burak atına binip kağıdın sonsuz sahrasında tüm serencâmı hikaye etmiş. Seyyahlar gözün temâşâsını, âlimler ilmin merakını, hünkarlar adaletin terazisini, Nebîler Hakkın emrini, dilbâzlar sözün kıymetini, başbuğlar ordunun zaferini, kaptanlar deryanın hiddetini, şairler mısranın hikmetini, hekimler bedenin gizemini, mimarlar taşın cevherini, Hak dostları nefsin karanlığını, âşıklar mâşuğun güzelliğini kelâm mizacında aşikâr eylemiş. Eli iş, dili söz tutan onun değerini bilmiş de kelâm, kamil ruhları efendi bilmiş. Kendine hâkim olanı dünya ayinesinde sultan edesiymiş.

Velhasıl, kelâmın sahibi, onun efsunkâr ferâcesini, fâni masalın sonunu getirmek için giymiş...
Arif Kevenoğlu, @mavikedi35