Dağlar...

Dağlar...

Coğrafya der ki :”Dağlar,jeolojik zamanlarda levhaların hareketleriyle  tortul tabakaların kıvırılıp yükselmesiyle oluşan kara parçalarıdır.” Aşık der ki :” Sevdama engeldir.” Dağlar bakılan cihete göre anlam bulan kimine dost, kimine düşman ,kimine sadece bir toprak yığınıdır. 

İnsanoğlu dağlar üzerinden  çaresizliğini , acizliğini kendine haykırır. Edebi eserlere yansır, yakanın yüreğinden tütmüş türkülere yansır: sevdalısına kavuşamayanlar, yârinin misk ü amber kokulu zülfünün kokusunu özleyenler , sevdiğini kaybedenler , gurbette olanlar , sılada kalanlar…

Ses verin sesime dağlar 
Benim kuzum orda mıdır ?
Hiç haberin alamadım
Yoksa başı darda mıdır?

Gözünü dağlara açmış Anadolu insanı her derdini paylaşmış bu sarsılmaz bildiği taş yığınlarına. “Ben o yâre dağlar kadar güvendim” demiş. Derdini dağlarla kıyaslamış .”Bu adam benim babam derdi dağlardan büyük “demiş. Kimi zaman sığınağı bilmiş “ Tutam yar elinden ,çıkam dağlara” demiş. Kimi zaman nefretini, öfkesini haykırmış “Dağlar seni delik delik delerim , kalbur alır toprağını elerim.” demiş . İnsanoğlu dağlara çok anlam yüklemiş de dağların haberi olmamış.

Bir ayette * geçer “ Biz emanetleri göklere yere dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi çünkü o çok zalimdir çok cahildir.” Belki de budur dağlara bu kadar özenmemizin bazen kıskanıp zalim ilan etmemizin nedeni. Belki de taşıyamadığımız o emaneti akıllılık edip almayışlarıdır. Sorumluluğumuzun ,sevda yükünün ve ölüm bilincinin zayıf omuzlarımıza fazla gelmesidir. İnsanoğlu  kendine ve herkese zalimdir ve gerçekten çok cahildir.
                                                                                                                       

                                                                                                                      Bahar Şekerci

 *Ahzab Suresi/72. ayet