Bir KEDİ’miz Bile Yok

Bir KEDİ’miz Bile Yok

Eğitim, bir ülkenin geleceği demektir. Eğitim, insanlara hayatta kalma becerisi vermek, topluma uyum sağlamaları adına yol göstermek için vardır. Her ülkenin kendi iç dinamikleri farklıdır. Ama ısrarla bir kıyas yapma yarışı içindedir insanlar. Ya kendilerinin ne kadar akıllı olduklarını ispatlamaya çalışmak, ya da gerçekten dünyadaki yerlerini anlamak için. IQ testleri de böyle ortaya çıkmamış mıydı zaten? Terman IQ testlerini, sırf beyazlar zencilerden akıllı çıksın diye kasıtlı sorularla hazırlamamış mıydı? Şimdi de PISA sınavları ile bir şeyler kanıtlamaya çalışıyorlar.

PISA demişken, nedendir bilmem, bizi hep Finlandiya ile karşılaştırırlar. Tamam, Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabında anlatılan topyekûn kalkınma fikri, bizim Cumhuriyetimizin kurulduğu ilk yılları anımsatıyor. Ama 5 milyon nüfusu olan bir ülke ile 82 milyon nüfusu olan bir ülkenin eğitim sistemini kıyaslamak hak mıdır? Böyle bir durumda örnek verirken “uzaklara gitme” tabiri kullanılır, ama biz uzaklara gideceğiz, hem de çok uzaklara, uzak doğuya.

Güney Kore, 50’li yıllarda büyük bir iç savaşla ikiye ayrılan bir ırkın iki yarısından birisidir. Cumhuriyetimizin ilk yılları gibi her bakımdan dibe vurmuş, savaştan çıkmış, aç bir ülke. Biz 1923’te ayağa kalkmaya başladık. Onlarsa, 60’larda. Bize göre çok daha geç toparlanmaya çalışan bir ülke. Güney Kore eğitim sisteminde 1960-1980 arasında niceliksel, 1980 sonrası niteliksel gelişime önem verilmiştir. Eğitim sisteminde en dikkat çeken nokta, lise müfredatlarında barış eğitimi ve “küresel vatandaş olma” vurgusuna yer vermesidir. Güney Kore eğitim sistemi, katı hiyerarşik yapıdan dolayı yenileşme oranının düşük olması, yoğun rekabet ortamının gençler arasında intihar girişimlerini tetiklemesi, ezberci eğitimin olumsuz yanlarına tepki, test usulü sınavların öğrencilerin yaratıcılıklarını baltalaması gibi eleştiriler almaktadır. Dikkat ettiyseniz, bize ne kadar da benziyor. Ezberci, katı hiyerarşi, test usulü sınavlar. Üstelik nüfusları da 52 milyon, yani en az bizim kadar kalabalıklar. Genç nüfus, üniversitelerin kapısında kuyruk. İşte şimdi kıyaslamaya başlayabiliriz.

Güney Kore’de gençlerde her ne kadar Amerika özentisi olsa da geleneksel kültürlerine sahip çıktıkları söylenebilir. Toplumsal değerler, gençler için önemlidir. Saygı birinci plandadır. Öğrenciler teknoloji ile harmanlanmış bir eğitim almaktadır. Okulu asma Türkiye’de %54,2 iken Güney Kore’de %1,8’dir. Güney Kore’de okullar tatildeyken bile faaliyettedir. Öğrencisi de öğretmeni de tatillerde okullarda ders yapmaktadır. Bir öğrenci sabah 5’te evden çıkıp okula gider, ders 7’de başlar, ders öncesi ders yaparlar. Okul çıkışı etüt merkezlerine giderler, oradan çıkıp özel derse giderler, eve döndüklerinde gecenin 2’si olmuştur. Bu durum, sıradan bir liselinin yaşam tarzıdır. Bunu nasıl başarıyorlar derseniz, işin sırrı bilinç. Çocuk, okula ihtiyaç duyuyor, iyi bir gelecek için okula ihtiyacı olduğunun farkında. Bizdeki eksiklik, çocuğun zihninde, okulun bir ihtiyaç olduğu duygusunu uyandıramamaktır. Güney Kore eğitim sisteminde bakanlığın dışında ayrıca KEDI isminde bir birim vardır. Yarı özel yarı resmi olan bu birim, her türlü eğitim öğretim faaliyetlerinin planlanmasından sorumludur. Eğitim alanında araştırmalar yürüten, eğitim politikaları, amaçları, yöntemleri ve çözüm oluşturma çalışmaları yürüten Güney Kore Eğitim Bakanlığı’na bağlı çalışan araştırma ve geliştirme kurumudur. Bizde de KEDI tarzı bir birim olsa hiç de fena olmazdı. En azından profesyonel bir yaklaşımla resmi ve örtük programlar düzenlenirdi.

Fazla söze gerek yok. Güney Kore şu anda dünya ekonomisinde üst sıralarda yer alan ve dünya çapında üç büyük şirkete sahip olan bir ülkedir. Bunu kalabalık nüfusuna, hiyerarşik ve ezberci eğitim sistemine rağmen başarmaktadır. Çünkü değerlerini kaybetmemiş nesiller yetiştiriyor. Hepsinden önemlisi, ülkesini kalkındırmak için okula ihtiyacı olduğunu, evlatlarına aşılayabilmiş.

Meltem KUŞÇU