Kelâmın Bendesi

Kelâmın Bendesi

Henüz güzelin tanımı yapılmamışken,sert rüzgarlar esmemiş,yel savurmamışken, sözcükler söylenmemiş, şiirler okunmamışken, büyük aşkların efsaneleri anlatılmamış, yeryüzünden yasemin kokusu kaybolmamışken var edildim.
Hak huzurunda secde ederdi melekler, gördüm. Elest bezminde gölgeler oynaşırdı. Kevser pınarlarında yıkanırdı âlem. Başı ve sonu olmayan bir akış yaşanırdı. İlahi bir emirle silkelendi Firdevs semaları bir dem. Duaya yazgılı meleklere âyân oldu ilkin, yedi renkli ağaçlara sonra, sert taşın yüreğine, süzülüp geçen cennet kuşuna, berrak akan suya değdi. En nihayet kutlu divânın orta yerinde,tam huzurda... Bir avuç balçık nefeslendi. “Ol” dedi Hâlik yeniden. Değil mi ki O, yoktan var edendi, hiçi hep edendi. Bir sûret belirdi, bir bedene yerleşti. Doğrulamak istedi,sendeledi. Yeniden gayrete geldi. Bir çamurdan, bir yaşam filizlendi. Hakkın soluğundan ruhu üflendi. Bu sebepten eşref idi. Aktı cennet ehli, etrafını çevirdi. Tuğba ağacı gölgeledi, henüz nârindi. Mahlûkâtın şereflisini bir tek İblis bilmedi. Yaradana yaratılandan ötürü isyan etti. Ulu meclisiten ilk o gitti. Âdem dendi adına,her şey ona hizmet ederdi. Bir gün Havvâsı geldi. Gördüm,henüz güzelin tarifi yoktu ya, onun sûreti sireti kadar güzeldi. İnsandı, bir yanı melek bir yanı nefis ile donandı. Hangi yanı beslerse o kazandı. Sonunda cennet rüyası, bir kuru dal için dünya denilen karanlığa bulandı. Gördüm, çünkü ilk yaratılandım. Baştan sona âmel defterine yazdım ha yazdım. Kalem idim kelâma hükmettim. Âdem'in peşinden seyr ü sefer ettim. 

Konfüçyüs'ta varoluşu, Sokrates'te şüpheyi, Aristo'da mantığı, Kant'ta disiplini, Nietzsche'de hiçliği, Camus'ta anlamsızlığı, Hayyam'da serkeşliği anlattım. Nice dillerde kağıt ile buluştum, ak bedenine silinmez kara şekiller bıraktım. Kanlı ellerde sayısız kaderi kedere çevirdim. Vefa oldum Ömerle adalet dağıttım. Şehzade Mehmet'in heybesinde ilmi bildim. Fethin sırrına erdim. Farabî'de sesi, Bîrûnî'de evreni, İbn-i Sina'da tıbbı, Harezm'i de matematiği, Uluğ Bey'de uzayı, Evliya Çelebi'de yolları, Barboros'ta denizi, Mimar Sinan'da taşı, Akşemsettin'de tevazuyu, Eyüp Sultan'da tasavvufu, Yunus'ta aşkı, Mevlânâ'da Hakkı, Hoca Nasreddin'de latifeyi, Fuzûlî'de Kerbela'yı, Bâkî'de ihtişamı, Yavuz Sultan'da asâleti, Kanunî'de zenginliği, Abdülhamid'de devleti, Atatürk'te özgürlüğü tanıdım. 
Hepsini gördüm, her şeyi yazdım, çünkü her şeyden önce ben vardım. Ben ki, sözü havada kalmasın diye tuttum kağıtta kündeye vurdum. İnsan oldukça var olacak olandım. Bunca zahmete de dünya masalında son noktayı koymak için katlandım... 

Arif Kevenoğlu

Takip için; @mavikedi35  @mecmuam