Antik Çağın Prensi; Kapanca

Antik Çağın Prensi; Kapanca

Kendimizi doğada rahat hissetmemizin sebebi , onun bize aldırmayışı olabilir mi? Ne kusurlarımız ne de sahip olduklarımız umurunda olur onun. Bu sebeple şehrin sahnesinde maske üstüne maske, kostüm üstüne kostüm gezen modern toplum insanı, doğanın kusursuz ahengine hayran kalarak  bütün yüklerinden kurtulur. Ruhen arındıran, manen besleyen bu olağanüstü güzellik karşısında kibirden azade, saf bir saygı ile davranmak kalır hissemize. Nihayetinde doğa ancak, kendine benzeyene hürmet eder.

Bu hafta Bursa’nın çağları aşan tarihini, her bir taşının hafızasına gizleyen sırdaş; Roma, Bizans, Osmanlı imparatorluklarının ticarette göz bebeği;Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar İstanbul'un Anadolu’ya uzanan eli; Roma dönemi olimpiyatlarının ilk şampiyon atleti Tationas'ın kenti; hırçın denizin munis kucağı olmasıyla korsanların sığınağı Kapanca'dayız.

Güneşin su ile raksı, en kıvrak halini doğum esnasında yaşıyor bana göre. Renk geçişlerinin büyüleyiciliği henüz sabahın  mahmuru suların yüzünde bu saatler bir başka oluyor. Sancısız, müjdeleyici bir doğum anı bu. Bu mucizevi sahneyi kaçırmamak için gecenin en karanlık saatinde düşüyorum yola. Gün doğumunu  Tirilye'de karşılayacağım. Mudanya'dan Tirilye’de ulaşan yol Sait Faik'in “Son Kuşlar” hikâyesinde geçen cümleleri hatırlatır her defasında bana. “ Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak.” der. Yol boyu kolu kanadı kırık mahsun, yeşile rağmen gri yüzleriyle arz-ı endâm eden yapıları gördükçe, yüreğim burkulur. Yaradandan ötürü sevmekle başlamıştık oysaki, ne ara bu hâle geldik. Seyir tepe araç ile gelinecek son nokta. Bundan sonra Kapanca’ya kadar 7 km bir yürüyüş olacak. Armutlu yarımadasına karşı, güneşin taze ışıklarıyla şenlenen denize bakarak kahvaltımı yapıyorum. Huzurun ışıl ışıl parladığı an bu andır. Artık yola koyulma vakti geldi. Patikanın her iki yakasına bereket olup yayılan zeytin bahçeleri, bakımlı halleriyle podyum güzeli endamıyla duruyor. Bu kutsal ağaçlar sabah ayazının gençlik bahşeden serinliğinde dalgalanan saçlarıyla hükmünün keyfini sürüyor. 2 km boyunca yoldaşlık eden bu düzen sonrasında bir anda uzun boylu civan mert çamların ülkesine geçiş yapıyor. Artık karmaşanın insanı cezbeden ritmi içinde kaybolacağım yol başlıyor. Yaşamı muştulayan kuş musikilerine, çam ağaçlarının gür topuzlarından sızan rüzgarın ıslığı eşlik ediyor. Ayaklarınızın altında ufalanan yol, hışırtısı ise bu armoniyi tamam ediyor. Zihni meşgul eden ne varsa ruhu kelepçeleyen ne ise  hepsi birden  hür şarkıları terennüme başlıyor. Burası rotanın harikalar kumpanyası. Ağaçlı yolun sonunda sağa kıvrılıp denize seğirten yolu takip ederseniz, Bizans dönemine ait Aya Yani kilisesinin kalıntılarıyla karşılaşırsınız. Bugün, yanındaki koyun ağılının devamı özelliği kazanmış olan ve çağlara direnmenin diyetini ödeyen bu binlerce yıllık mimari, elimizde kalmanın kaderini, Marmara sularına akıttığı göz yaşlarıyla yaşıyor. Kapanca  tabelası üzerinde yazan mesafe, buluşmaya sayılı dakikalar kaldığına işaret ediyor. Denize doğru şahlanıp kalmış derin uçurumlar sağ yanınızda, koyu yeşilini alıp dağlara doğru yerleşen orman sol yanınızda, yüzünüzde göğün mavisinden bir tebessüm, dilimize yerleşen umut türküleri... Radar tepenin sağından kıvrılan yolun sonu antik çağın prensine ilk bakış demek. Hilal olup deniz ile karanın arasını bulan, sularında yüzyıllar boyu süren yaşamın hatıraları dalgalanan, bir zamanların şöhretli şimdinin unutulmuş limanı hâlâ ilk buluşmada efsunlu enerjisiyle zaman ötesi bir varlık hissini uyandırmayı başarıyor. Açığında çıldıran denize inat, yüreği her daim sakin kalan bir sığınak olmuş. Tepelerden süzülüp gelen Ketendere'nin alüvyonlarıyla şekillenen Kapanca limanı, doğanın insanoğluna hediyesi. Bölgede medeniyetin doğumhânesi burası. Cenevililerin tuzlarını, Bursa'nın sebze-meyvesini, Anadolu’nun levazımlarını taşımış ve etrafında hareket halinde bir  hayat fışkırmış. Buradan başlayıp Kirte köyüne kadar uzanan ve bugün hâlâ izleri belirgin duran tarihi bir kervan yolu var ki, hikayesi bir başka yazımın konusu olacak. Velhasıl Kapanca limanı ve çevresi, Bursa’nın serencamına şahit, tarihin yaşayan renkli gözüdür.

Sahip olmanın gücüne inanan bizler, kıymet bilmenin erdemini unuttuk. Göz erimi uzağımızda olanı tutup düşümüze gömdük. Oysaki her yönden bizi besleyen doğa, bizim yaşam ortağımızdır. Bize düşen, hassas gönül kantarında ona hak ettiği kıymeti vermektir.

Yol hikayemi gerçekleştirmemde desteklerinden dolayı OvaSer şirketine teşekkür ederim.

Doğayla dost olun, takipte kalın.

Arif Kevenoğlu @mavikedi35