YOL ÖĞRETİLERİ-(SÜREÇ)

YOL ÖĞRETİLERİ-(SÜREÇ)

“Türk olana şehir içi zindandır,der eski bir Türk atasözü. İnsan ruhuna iyi gelmesi bir yana, genetik kodlarımıza yazılmış bir hakikattir, yolculuk. Kendini tanımanın, sınırlarını keşfetmenin, haddi aşmanın en pratik çözümüdür. Yaşıyorum, varım demek, hayat denilen kutlu hediyenin hakkını vermektir.

Hayalini kurduklarımız, düşündükçe mutlu olduklarımız ile,  gerçekte var olan arasındaki fark çoğu zaman bir kördüğüme dönüşüyor. Elimizi uzattığımız ya yakıyor ya da buz kesiyor. Düştüklerimizi, susup kaldıklarımızı, dil ucunda biriktirip yük yaptıklarımızı saymıyorum bile. Ruhunu kafese kapatıp, bedenini sürükleyen insanların mülkünde yaşananlar bunlar. Ezber yaşamların kabaresi.

Oysaki görmek için göz, duymak için kulak, sevmek için kalp, düşünmek için akıl, hissetmek için ruh ile donatıldık. Bozkırın mankurtları gibi şuursuz olamayız. Biteviye değişen mevsimlerin süslerini göremeyecek kadar kör; en mahir sanatkarların ustası,avuç içi kadar bülbülleri duyamayacak kadar sağır; en yakıcı güzelliğini aşk ile kavurup bahşeden kır çiçeklerini sevemeyecek kadar kalpsiz; hayatın ne büyük bir mucize olduğunu hissedemeyecek kadar ruhsuz; bütün bunların yaşamın kaynağı olduğunu düşünemeyecek kadar akılsız olamayız, olmamalıyız. Yürümeli, koşmalı, uçmalı ama bir kere başladığımız dünya yolculuğunu bırakmamalıyız. 

Bütün bunları tecrübe etmek isterseniz, seyahat edin. O zaman fark edeceksiniz dinç ve ferah bir hayatın soluk aldığını. Varılacak yer için değil, yolun öğretecekleri için deneyimleyin. Umut, katığınız olsun bu serencamda. Kim olduğunuzun farkına varıp, kim olmak istediğinize karar vermek için çıkın yola. Rutininizden uzaklaştıracak her rota sizi benliğinize biraz daha, biraz daha yaklaştıracak. 

Kah heybetli ağaçların hüküm sürdüğü bir orman patikasında, kah iki yanı berekete gebe tarla yollarında, kah dağları aşıp ötelere uzanan otoyolda olsun, her bir metrede bir öncekine göre bambaşka bir kişiliğin tohumlarını ekeceksiniz. Kelimelerin geçer akçe olmadığı ânlarınız olacak. Cümleler kıymetini yitirecek. Sadece ân ve mekan ile kurduğunuz muazzam bir iletişim. Kabuğunuzu parçalayıp içinize işleyen bir akış. Tam o ân, yolda olmanın hikmetiyle tanışacaksınız. Çemberinizin dışındaki hayatın sizi; sizin mutlak hakikati fark edip sırları fısıldaştığınız ân. Nurdan köprülerin inşa edildiği, üzerinden özgürlük türküleriyle geçilip iki yakanın kavuştuğu o ân. Bizi kendimize getirip, özümüzü şenlendiren festival...

Yaratılıştan beri hazır olduğumuz o büyük buluşma bu işte. Artık varılacak menzilin bir önemi yok. Varmaya değil yol almaya geldik. Ve artık biliyoruz ki, yola çıkmayanın hikayesi olmaz. Yolda olanlara selâm olsun.
                                                                                                    Arif Kevenoğlu