Kelamın Kendisi

Kelamın Kendisi

Cennet ırmaklarının düşüydüm; ateş kuşlarının yalım saçan kanatlarında gecenin kandili bendim. Hüdâ'nın canından çiçeklenip Âdem'in kalbine döküldüm. Cemre idim, düştüğüm yere hayat bahşettim. Muştulandı gelişim çölleşmiş başlara da her hâneye sultan olarak girdim. Laf ile sözün cambazhânesini gelişimle mâbed eyledim. Kelâm idim nihayetinde, kumaşım meleklerin nâzenin rüyâsıydı. Mizâcım Hikmet hamurundan katılmış idi.

Gönül hekiminin dilinde en güçlü eczayım ben. Hâk erenlerince hakikat, saltanat sahibince hüküm, tüccar defterinde vicdan, kanun koyucuda adalet, şair gönlünde vefâ, aşığın kaderinde cefâ, komutanın elinde kılıç, âlimin zihninde mutlak, seyyahın heybesinde  azık, mahpusun hayalimde berâtım. Şaşırmış kulların imdâdına koşan Hâk sesiyim. 

Kağıt kesiğinin sızısıdır yokluğum. Kalbe uzak düşmem kıyametidir insanoğlunun. Hâtibin ahkâmında oruçludur hâlim bir dem. Seyreylerim dünya denen küreyi. Bilirim şirazesi benim evrenin. Ân olur savaşı keserim, ân olur başı bedene vuslat eylerim. Sırça saraydır sevgilinin sireti, gönle uğraşmadan eşiği geçer tuzla buz ederim. 
Nice nebinin hidayetinde şahidim. Nice zâlimin elinde virâneyim. Yoksulun istikbâlinde umut, zenginin malında zekâtım. Hayatı taşırım da zaman nehrinde varlığın sırtına en emin sandalım. Sarraf elinde eşsiz bir mücevherim. Katran karası geceye serpilen yıldız tozuyum. Çağ açan Fatih'in tevazusu, şeyh Edebali'nin hüneriyim. Hakkın davasında güneş, zulmün fermanında ateşim.

Karanlık yüreklere kamer gibi doğsam, ümit Edip taşı sulasam da, önce ben vardım bilirim ve dahi âhirde bu dünya masalının sonu ilân edecek yine benim. Kelâm konulmuş adım Hâktan geldim bâtılı ezip Hâkka döneceğim.

Arif Kevenoğlu