Leziz Sular Diyarı; Ayva Köy
Leziz Sular Diyarı; Ayva Köy
Leziz Sular Diyarı; Ayva Köy

Leziz Sular Diyarı; Ayva Köy


Ruhumuzu hafifleten, önünde diz kırdığımız üstadımızın marifetidir. Doğayı rehber edinenlerin nail olduğu bir mevkidir bu. Öyleyse, tabiatın öğreticiliğinde maddeden geçip manaya ulaşan huzuru tatmanın zarafetini kuşanmanın vaktidir şimdi. 
Bu hafta suyun hüzzam makamı, yalçın kayaların bağrında açan kardelen Ayva Köy'deyiz. 
Bursa’ya 30 km'lik gurbetten nazlı bakışlar atan bu Türkmen güzelini görmek için  Coşkun Dere ve Bilal Beki yârenlerimle düşüyoruz yola. Uluabad Gölü'nün mavisine doğu cephesinden bakıyor Ayva Köy.  135 metredeki tahtından, sırtını dayadığı heybetli kayaların, özünü serinleten lezzetli suların, ekip biçtiğine canı gibi bereket katan toprağının varlığıyla şaşaalı devrinin huzurunu yaşıyor. 

Rivayet o ki, zaman 13. yy'ın değirmeninde öğütülürken Yörük Osman ve babası İbrahim kalabalık ailesi ve yüzlerce hayvanıyla buraya yerleşmeye niyet eder. Orhan Bey de bölgenin Türk ve Müslüman kimliği kazanması için her türlü lütfu bahşeder konar göçerlere. Bahar çiçekleriyle ıtırlı bu tepeye varınca Osman ve babası keçileri için doğru yerde olduklarına karar verirler. Dört bir yandan mest-i mağrur coşup gelen sular, gür saçlı iri pehlivanlar ordusunu andıran meşeler, çınarlar, çamlar ve gürgenler, varlığıyla emniyet vadeden taş bağırlı kayalar cezbeder baba ile oğlu.  Baharı ve yazı yeni yurtlarının zenginliği ile geçirip kışa vardıklarında, dokunduğuna bir bir hayat veren sular elini eteğini çeker. “Eyvah” der İbrahim. “Eyvah” der babası. Hayvanlar, ekinler için su diye ünlerler ama bu sese bir akis duyulmaz. “Eyvah Köy” diye anılır etrafta. İki gün sonra köyün kaderi, tekenin sakalından damlayan sularla değişir. Bu andan sonra bir çiğdem düğünü başlar yörük obasında. Beklenen, özlenen su bulunmuş; Eyvahlar bayrama durmuştur. İbrahim de elindeki ayva fidanını işaret olsun diye kaynağın başına diker. O gece obanın gediklileri toplanır ve bir karar alır. Eyvah olan adı Ayva'ya bağışlanır. O günden sonra Ayva Köy diye anılır. 

Kabul edilmiş  yörük duasının nuruyla hâlâ ilk günlerin tazeliğinde olan Ayva Köy, insanının yüzünde tebessümlenen samimiyeti ile Türk misafirperverliğini donanmış ziyaretçilerini bekliyor. 
Doruklarda doğup, çağlayanlarda eğleşen, şelalelerden düşüp yamaçlarda yorulan suyun sakinleştiği toprağında; siyah incirin, zeytinin, cevizin damak çatlatan tatlarını yetiştirmeyi başarmış Ayva Köy. Bahar ve yaz ayları köy halkının açtığı sergilerden bu eşsiz meyveleri tadabilirsiniz.  

Köyün girişinde yer alan tabelada yazan “Su Ayvadan İçilir.” ibaresi, tat duygunuzu gıdıklamaya yetiyor. Bu cümle hem köyün adına hem de kaynağın üzerine yapılan şadırvana tevriye. Köy kahvesinin yanından uzanan parkeli dar yolun sonu egzotik bitkilerin sarmaladığı, fonda su senfonisi çalan ayva şeklindeki şadırvana çıkıyor. O zaman, levhada yazan sözün kerametini de anlamış oluyorsunuz. Ayva Köy muhtarı Hüseyin abinin dediğine göre, bu ayva figürlü yapının altında köyün içme suyu ihtiyacını sağlayan kaynak bulunuyor. Bu yüzden suyun tadı içildikten sonra bile damakta kalmaya devam ediyor. 
Ayva Köy'ü, mağaracılar ve adrenalin seven doğa tutkunları için cazibe merkezi yapan bir yönü var ki, boynundaki eşsiz pembe elmas misali parıldar onun. Uğruna yazılmış kasidenin medhiye mısrası gibi içinden akıp gelen Karadonlu deresinin oluşturduğu 60 göleti, sarkıtları, dikitleri, travertenleri ile büyüleyen Ayvaini Mağarası'ndan bahsediyorum. Kazanpınar ile Doğanalan arasında başlayıp Ayva Köy'de son bulan bu mağara, 5.5 km'lik uzunluğu ile Güney Marmara’da 1. , Türkiye'de 6. sırada. Mayıs-Haziran döneminde düzenlenen “Ayvaini Mağarası Şenliği” Türkiye'den olduğu kadar yurtdışından da çok sayıda mağaracıyı buluşturan bir festivale dönüşüyor. Yaklaşık 3 saat boyunca botlarla geçilen mağara, içerisindeki milyonlarca yılda şekillenmiş manzaralarıyla insanı büyülüyor. 

Dünyanın dengesine müdahale etme çabası yüzünden insanlık bugün felaketlerle başa çıkmanın telaşında. En çok zarar gördüğümüz yerler, şehirlerimiz. Tam da bu zamanlarda doğayı ruhuyla benimsemiş olanların asıl tedavi edici olana, tabiata dönme vakti gelmiştir. Onunla bir olup, bizi bizden uzağa düşüren yanlışlarımızdan ancak bu şekilde kurtulabiliriz. 
Yolculuk boyunca desteklerini esirgemeyen BGU TURİZM’E ve OVA SERVİS’E sonsuz teşekkürler.
Doğayla dost olun, takipte kalın.
Arif Kevenoğlu
@arifkevenoglu